Uluslararası kamuoyunu derinden sarsan bir olaya tanıklık ettik. İsrail ordusunun, su almak için bekleyen çocukları hedef alarak gerçekleştirdiği saldırı, özellikle insani değerlerin hiçe sayıldığı bir dönemde büyük yankı uyandırdı. Çocukların üzerine açılan ateş, dünya genelinde barış yanlıları tarafından kınanırken, İsrail hükümeti olayı "teknik arıza" olarak nitelendirerek sorumluluktan kaçınmaya çalıştı. Bu açıklama, hem kamuoyunda hem de uluslararası ilişkilerde ciddi tartışmalara neden oldu.
Olay, Gazze’nin yoğun nüfuslu bir bölgesinde meydana geldi. Çocuklar, gün boyunca su kesintisi yaşayan aileleri için su temin etmek amacıyla su tankerinin önünde beklerken İsrail ordusunun açtığı ateş sonucu yaşamlarını yitirdi. Yazın sıcakta susuz kalan bu çocukların sadece su almak için hayatlarını riske atmalarının bu kadar acı bir sonuç vermesi, bölgedeki çatışmaların ne denli yıkıcı olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Olayda hayatını kaybeden çocukların yaşları 7 ile 14 arasında değişiyordu ve hepsi umut dolu gözlerle su almayı bekliyordu. Aileleri, çocuklarının insani bir ihtiyaç için gittiği su kuyusundan geri dönmemesi üzerine büyük bir üzüntü yaşadı.
Olayın ardından uluslararası toplumdan gelen tepkiler çığ gibi büyüdü. Birçok insan hakları kuruluşu, saldırıyı kınayan açıklamalar yaparken, Birleşmiş Milletler de durumu incelemek için harekete geçti. BM yetkilileri, çocukların hedef alınmasının uluslararası insani hukuka aykırı olduğunu vurgulayarak olayın derhal soruşturulması gerektiğini açıkladı. Ancak İsrail hükümeti, olayla ilgili verdiği "arıza" yanıtıyla büyük bir protestoya neden oldu. Savunma Bakanlığı yetkilileri, yapılan saldırının bir yanlışlık sonucu gerçekleştiğini ve ordunun sivillere asla hedef almadığını öne sürdü. Fakat pek çok insan, bu gibi açıklamaların, devam eden çatışmaların ardından gelen acının ve kayıpların üzerini örtmeye çalıştığını düşünüyor.
Gözler şimdi uluslararası topluma çevrilmişken, bu olayın tekrar eden bir döngü haline gelmemesi için neler yapılması gerektiği üzerinde duruluyor. Özellikle çocukların ve kadınların savaştan en çok etkilenen kesimler olduğu unutulmamalıdır. Su, temel bir ihtiyaçtır ve bu tür olayların yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınması elzemdir. Çocukların, savaşın getirdiği şiddetten uzak bir yaşam sürme hakları bulunmaktadır, bu nedenle bu gibi trajik olayların önüne geçilmesi için uluslararası topluma düşen sorumluluklar da büyüktür.
Son olarak, bu katliamın sona ermesi ve insani değerlerin ön planda tutulması amacıyla tüm bireylerin sesini yükseltmesi gerekmektedir. Savaşın kurbanı olan çocuklar için harekete geçmek, insanlık adına büyük bir adım olacaktır. Yapılacak eylemler ve verilen desteklerle, bu tür olayların önüne geçilmesi ve yaşamlarını yitiren çocukların anısının yaşatılması sağlanabilir.